Samsun ve Atakum Escort ilanlraı

Bakımlı Samsun Escort Bayanları. Kaliteli servis.

Etiket
Kategoriler
Provence Bölgesi'nin güzellikleri Provence Bölgesi'nin güzellikleri Provence Bölgesi'nin güzellikleri
geçtiğimiz günlerde, Fransa’nın güneyinde yerleşik
Provence Bölgesi’ne atakum escort bir soğuk mevsim
yolculuğu yaptım . Soğuk mevsim
yolculuğu diyorum zira gitmiş baş verenler
bilir, iklimi bizim Antalya’ya yakın olan bu bölgeye gezim sırasında kar dahi
yağdı. Gecikmeli gibi
etdiyim
yolculuğumu bu ve bundan sonraki olabilsin
birkaç yazımda, bölgenin bir takım
özelliklerini, sıklıkla yazılmamış güzelliklerini ve mekanlarını anlatacağım. ülkemizde son yıllarda ilgi çekmeye başlayan ve ulusal havayolumuzun Marsilya’ya başlattığı uçuş hesabında
yakınlaşmış bir bölge Provence. Zira yine de
öncesinde bu bölgeye ulaşmak nedeniyle
Nice’e uçuluyor ve buradan Côte d’azur’ün bir bölümü geçilerek Provence’e varılıyordu. Bölgenin başkenti konumunda olan kent, benzer
anda
Fransa’nın da ikinci kocaman
kenti, Akdeniz kıyısındaki Marsilya'dır. Marsilya’dan kuzeye çıkıldıkça, Arles, Aix en Provence, Nimes, Avignon’u içine saha
ve kuzeye gerçek
Rhone ırmağı baştan başa
uzanan Provence, en kuzeydeki noktası Orange kentinde sona eriyor ve Rhone ırmağı bu noktadan ardından
yolculuğuna özge
bir bölgede takip
ediyor. Bölgenin benim araştırma konum ve Anadolu tarihi açısından önemi ise; bölge başkenti konumundaki Marsilya’nın, günümüzden 2500 yıl dek
önce, M.ö. 540’larda, Batı Anadolu’dan göçen Foçalılar tarafından kurulmuş olması. Foçalılar yalnızca Marsilya’yı değil, o zamanki isimleriyle Antipolis demek ki
Antibes ve Nikaea şöyle ki
Nice’i de kurmuşlar. van Gogh'un yaşadığı kent Provence’ın sadece
sanat meraklıları tarafından en bilinen özelliği Van Gogh, Monet, Toulouse-lautrec benzer
sanatçıların zamanında bu duygulu
bölgenin muhtelif
yerlerini mesken tutmuş olması. Bu kentlerden biri, bu yazının da konusu olan Arles. Arles denince akla ilk gibi
tabii ki Van Gogh geliyor. Zira meşhur
ressam 1888 senesinde
geldiği kentte 1 yıl yaşamış, şahsi
kulağını kesmeye dek
giden sinir krizleriyle dolu döneminde pek fazla
mühim
tablosunu da Arles’ın muhtelif
köşelerini resmederek yaratmış. Ayrıca
bu dek
küçük
anda
Van Gogh’un 300’den çok
tablo yarattığı da biliniyor. Kentte Van Gogh’un ismi bir vakıfla yaşatılıyor ve tarihi merkezin tam ortasında da bir müze bulunuyor. Son kalite
modern fotoğrafda
tasarlanmış bu neşeli
müzede Van Gogh’un yalnızca bir eseri bulunuyor, yalnız
otoportresi. Yalnız
vakıf bünyesindeki müzede pek hayli
modern ressamın eserleri sergileniyor ve bu eserler, müzenin son sınıf
başarılı sergileme anlayışı sonuncunda
çok güzel
bir görsellikle sunuluyor. Arles’ın tarihi o dek
ilginç ki, 19. yüzyıl empresyonizminin derin izleriyle 2 bin yıllık Roma Imparatorluğu tarihi iç içe geçmiş. 19. yüzyılın ve ayrıca
günümüzün bu duygulu
kenti 2 bin yıl evvel
en vahşi kavgalara ve gösterilere sahne olan arenayı da barındırıyor. Hem de Van Gogh’un resmettiği sokakların iki ismim
ötesinde. Benzer
anda
'anfitiyatro' sanarak
de adlandırılan arena M.s. 90 yılında, Roma Imparatorluğu döneminde inşa edilmiş. Kelime
konusu dönem Fransa’nın güneyinde, başta Roma’daki Colosseo bulunmak
üzere Italya’da ve de Anadolu’da pek fazla
Roma yapısının inşa edildiği döneme denk geliyor. Arena uzun müddet
atlı araba yarışları, gladyatör dövüşleri ve gladyatörlerle vahşi hayvanlar arasındaki dövüşler nedeniyle
kullanılmış. 20 bin seyirci kapasiteli bu arena 5. yüzyılda Roma Imparatorluğu’nun çökmesi ve hristiyanlığın bölgede güzelce
yerleşmesiyle gladyatör dövüşleri yasaklanınca kaleye çevrilmiş ve eskiden pist olan ara
bölümünde evler inşa edilerek, tribünlerin sur duvarı gibi
kullanılmasıyla bir ortaçağ kalesine dönüşmüş ve bu kullanım 19. yüzyıl başına dek sürmüş. 1825 senesinde
yazar ve devlet adamı Prosper Mérimée’nin kararıyla tarihi yapının kültürel miras olduğu anlaşılarak, anıta dönüştürülme çalışmaları başlamış ve birkaç yıllık restorasyon sürecinin ardından, 1830’ların başından itibaren halen kullanılmakta olduğu şekline, demek ki
bir müze-açık hava tiyatrosu şekline dönüşmüş. O tarihten başlayarak burası bir tiyatro ve gösteri alanına dönüşmüş ve nisan ile eylül aylarında bulunmak
üzere her yıl iki kez 'feria d’arles' etkinlikleri düzenleniyor, bu süreçte kent bir bayram karşılık olaraq
dönüşüyor. Meşhur
ressam Van Gogh da arenadaki temsilleri 19. yüzyıl sonunda çizdiği "les Arenes d’arles" tablosuna da yansıtmış. ödüllü kitabevi Actes Sud Lakin Arles kentinde benim en dikkatimi çeken yapı ne Van Gogh müzesi ne de arena oldu. En özen
yakışıklı
bulduğum ve özenerek baktığım yer bir kitapçıydı. Evet, 'actes Sud' adlı kitapçı Arles’ın en beğendiğim mekanı. Acte Sud, 50 bin nüfuslu bir kentte 40 bin kitaba malik
bir kitapçı. Yalnızca bu kitapçıyı düşündüğümüzde kişi başına neredeyse bir kitap düşüyor. Işin ilginç tarafı kitapların tamamına yakını Fransızca. şöyle ki
bu tür
iri
bir rakam yalnızca tek dilde kitaplarla yakalanıyor. Ve bu, Fransa haritalarında kimi süre
sıradan
dahi
yazılmayan bir kentte oluyor. Actes Sud 1978 senesinde
kurulmuş, giderek büyümüş ve 2011 senesinde
65 milyon Euro’luk bir ciroya ulaşmış, kitabevi ve yayıncı gibi
da sayısız ödüle layık görülmüş. Bunlar, 50 bin nüfuslu bir Fransa kentinde olmuş. Kitabevini görünce içim burkuldu ne yalan söyleyeyim. Kocaman Samsun’un eksiksiz
kitapçılarını toplasak, Türkçe gibi
içerdikleri kitap adedinin neredeyse bir Fransa taşrası kitapçısına fakat
ulaşıyor olmaqını
düşündüm, yılın bir bölümünü geçirdiğim Kapadokya’nın 100 bin nüfuslu Nevşehir’inde bir tane dahi
kitapçı olmadığını hatırladım. Bırakın Orhan Pamuk, Elif şafak, Yaşar Kemal benzer
dünyaca meşhur
yazarlarımızı, benim dahi
ilk kez adını duyduğum yazarlarımızın kitaplarının Fransızca baskılarını bu kitapçıda kitaplarını görmek bizleri
bir yandan gururlandırdı, ama içim burkuldu. ülkemin bulunduğu durum, serin
bir soğuk mevsim
gününde minik
bir Fransız kentinde, o dondurucu kuzey rüzgarından yine de
şiddetli biçimde yüzüme çarptı. Hayli
üzüldüm. Ishte
bu tür
bir yer Arles. Kesinlikle
gidilmesi, görülmesi uygun
bir yer. Alışılmış
bir Fransız taşra kentinin dinginliği ve soğukluğunun, insanlarının sıcaklığı ve Akdeniz iklimi ile dengelendiği bir kent. Ulusal havayolumuzun soğuk mevsim
aylarında bizim başımıza geldiği kadar
dönem
zaman, önceden haber vermeden iptal ettiği Marsilya uçuşundan ardından
küçük
bir tren yolculuğuyla ulaşılabilecek noktada.